Normalde 1 sene olan yoksulluk nafakası neden süresiz hale getirildi? Yoksulluk nafakasından sadece kadınlar mı faydalanır? Bir gün evli kalanlar bile bu nafakaya hak kazanabilir mi?
Bir süredir gündemi meşgul eden, “erkekler tarafından” nafaka mağdurları gruplarının kurulmasına yol açan bir gündem var: süresiz yoksulluk nafakası. Son olarak Yargıtay Daire Başkanı Ömer Uğur Gençcan, bir meslek içi eğitim seminerinde verdiği skandallarla dolu demecinden sonra bu konu iyice ısındı. Bilhassa hukukçular tarafından saptırılarak iletilen ayrıntılar sebebiyle konu hepten yanlış anlaşılıyor.
Bir kere normalde 1 sene ile kısıtlı idi sonradan ne oldu da süresiz hale getirildi açıklaması külliyen bir manipülasyondan ibarettir.
Çoğumuzun bildiği üzere Türk Medeni Kanunu İsviçre’den alınmıştır. (Esas alınan mevzuata hukuk jargonunda mehaz denir.) Mehaz İsviçre Kanunu’nda yoksulluk nafakası zaten süresizdir. Türk Medeni Kanunu’nda 1 senelik süre ile kısıtlamanın yaratmış olduğu infial fark edilince kanunda “süresiz olarak verilebilir” imkanı tanınmıştır.
Buradaki “verilebilir” ve “imkan” kelimelerine özel önem vermek gerekir. Kanunda bu bir zorunluluk olarak düzenlenmemiştir. Hakimler takdir yetkileri kapsamında somut olayın koşullarına göre süresini ve miktarını belirlerler. Evlilik süresi, müşterek çocuklar, eşlerden birinin evlilik sebebiyle işten ayrılmış olup olmadığı, eğitim durumları – mesela erken yaşta evlendirmeler sebebiyle bir eşin eğitim hakkına erişiminin engellenmiş olması -, ev içi emek gibi hususlar dikkate alınır. Nafakanın sona erdirilmesi için süresiz olmasını gerektiren şartların ortadan kalkıp kalkmadığına bakılması gerekir.
Kanunun açık hükmü gereğince “Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi, evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararı ile kaldırılır”. Görüldüğü üzere zaten sürenin devamı için yoksulluğun da devamı şart. Ayrıca zaten boşanma konusunda daha ağır kusurlu olan eş yoksulluk nafakası alamaz. Yargıtay’ın yerleşik içtihadında mesleği/yeteneği olup da bunu bilerek kullanmayan eş yoksulluk nafakası alamaz. Eşiyle aynı parayı kazanan eş yoksulluk nafakası alamaz. Bu somut durumlar çoğaltılabilir.
Burada gözden kaçırılan ve esas önemli olan husus nafaka alacaklısının kadınlar olması üzerinden argüman üretiliyor olmasıdır. Düzenlemede herhangi bir cinsiyet belirtilmemiştir, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek eş nafakaya hak kazanır. Fakat fiiliyatta bu eş hep kadındır.
Peki neden hep kadın eş boşanma sebebiyle yoksulluğa düşer?
Erken yaşta evlendirmelerle kadınların eğitime erişim hakları engellendiği için.
Bu şartlarda güvencesiz sektörlerde ve düşük ücretle çalışanlar kadınlar olduğu için.
Kurumsal hayatta eşit işe eşit ücret ödenmediği ve cam tavan engeli aşılmadığı için.
İşyerinde cinsel taciz meselesinin önünde kalıcı çözümler yaratılmadığı için.
Çocuk sahibi olma yükümlülüğünü sadece anne üzerinde bırakan, babaları bu yükümlülükten azade eden zihniyette ev içi rollere hapsedilen kadınlar tam zamanlı istihdamdan dışlandığı için.
Yoksulluk nafakasını konuşurken nafaka kelimesinden ziyade biraz da yoksulluk ayrıntısını konuşalım. Kadınlar neden yoksul kalan oluyor? Evlenme sebebiyle işten ayrılan kadının kıdem tazminatına hak kazanabilmesi hükmünde olduğu gibi hukukun bile kadına evlenince evinin kadını olmasını öngörmesinden olabilir mi? Evlenince evinin kadını olan, doğum yaptıktan sonra çocuk bakımında kocası tarafından yalnız bırakılan, bakıcı-kreş fiyatlarının maaşının yarısından çoğuna denk gelmesi sebebiyle işi bırakıp evde çocuğuna bakma kararı almasından olabilir mi? Çocuk biraz büyüyüp de kadın işe dönmek istediğinde “çocuklu kadın” önyargısından ve evde geçen seneler sebebiyle işe alınmamasından, alınsa bile daha alt pozisyonda düşük ücretle çalışmasından olabilir mi? Her uygulamada evli-çocuklu kadına ait olduğu yerin “ev” olduğunu gösteren sistemin boşanan kadına “iş”in yolunu göstermesi ikiyüzlülük değil de nedir?
—
Bu yazı ilk olarak 27.02.2019 tarihinde Dijital Topuklar sitesinde yayınlanmıştır.