Kanunda cinsiyet belirtilmediği halde nafaka meselesindeki kulisler kadınlar ve erkekler olarak ayrılıyor. Erkekler kendilerine haksızlık edildiğinden şikayetçi. Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen tarafın neden hep kadın olduğunu hiç düşündüler mi acaba?

Geçtiğimiz günlerde Yargıtay 2’nci Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan, bir meslek içi eğitim seminerinde yoksulluk nafakası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Açıklama skandallarla dolu, tane tane ilerleyelim.

Öncelikle diyor ki sayın başkan “2’nci Özal hükümetinde bayram değil seyran değil 3444 sayılı yasa ile bunu süresiz hale getirdiler.” Sanki kanuni düzenlemeler bayramlarda seyranlarda dostlar alışverişlerde görülsün diye yapılıyormuş, doğrusu buymuş gibi. Sanki kadınların eşit işe eşit ücret alabilmesi için Türkiye için öngörülen süre 217 yıl değilmiş gibi.

Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf nafakaya hak kazanır.

Bir kere Medeni Kanun’daki hüküm açık, diyor ki “boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf nafakaya hak kazanır”. Görüldüğü üzere düzenleme herhangi bir cinsiyet farkı içermiyor. Erkekler kadınlara nafaka öder demiyor. Peki sayın başkan neden sürekli kadınlara verilen haksız haklardan (!) bahsediyor? Çünkü uygulamada gerçekten boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen taraf kadın. Esas bunun sebebi burada esas konuşulması gereken konudur, bir hukukçu olarak esas gündem olması gereken husus kadın yoksulluğudur.

Açıklamadaki skandal ayrıntılardan biri de yine “Sen elin adamıyla gayrı meşru yaşa ben de sana her akşam içki paranı göndereyim.” Sanırsınız bu ülkede bütün kadınlar erkek arkadaşlarıyla birlikte yaşıyor, eski kocanın parasıyla yiyor içiyor. Bunlar bir hukukçuya yakışmayacak ifadeler, yakışıksız bir manipülasyondur. Daha da seviye düşüyor fakat konudan sapmamak adına fazlasına gerek yok.

Güvencesiz sektörlerde düşük ücretli çalışanlar kadınlardır.

Yoksulluk nafakasının tarafının neden hep kadın olduğu konuşulursa eğer ve bunun üzerine çözümler geliştirilirse ancak gerçek anlamda adaletin sağlanması mümkün olabilir. Türkiye devletinin kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve kadının güçlenmesi için pozitif yükümlülüğü söz konusudur. Bu koşullar sağlanmadıkça yoksulluğun kadınlaşması kaçınılmazdır. Serbest piyasa ekonomisinde güvencesiz sektörlerde düşük ücretli çalışanlar kadınlardır. Beyaz yaka kadın ev içi rollere hapsedilmişliği üzerinden zaman içinde tam zamanlı istihdamdan dışlanır. Kadının ekonomik yaşama katılımı önündeki bu engelleri masaya yatırmadıkça nafakanın süresini konuşmanın bir anlamı olamaz.

Kadın gerek kol emeğine gerekse zihin emeğine dayalı her sektörde toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddetle karşılaşmaktadır. Hem kamusal hem özel alanda sınırlı bir temsili söz konusudur. Önümüz belediye seçimleri, bakınız seçilmesi muhtemel adayların kaçı kadın? Erkek çocuğun mirastan daha çok pay aldığı bir kültürde bakınız taşınır taşınmaz malların yüzde kaçı kadınların mülkiyetinde?

Erkek işçilerin çocukları da dikkate alınsın.

Kadının çalışma hakkı kapsamında bakım hizmetlerinin sağlanması konusunda annelik gibi babalığın da dikkate alınmadığı, sadece kadın işçi çalıştıran işyerlerinin kreş bulundurma yükümlülüğü olduğu bir ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği olduğundan söz edemezsiniz.

Devletin kadınların sırf kadın oldukları için düşük ücretli veya kayıt dışı sektördeki işlerde istihdamına karşı önlemleri almadıkça nafakanın süresinden söz edemezsiniz.

İş yaşamında cinsel taciz ve saldırı meselesinin Şule Çet örneğindeki gibi ayyuk olduğu bir ülkede kadınların ekonomik hayatta varlığının eşit koşullarda sağlandığından söz edemezsiniz.

Profesyonel mesleklerde terfiler konusunda cam tavan engelinin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmaları yapmadıkça eşit işe eşit ücret verildiğini savunamazsınız.

Kız çocuklarının erken yaşta evlendirmelerle ev-içi emek sömürüsüne dahil edildiği, ya da emeğinin tarım sektöründe ev dışı sömürüldüğü bir ortamda, eğitim hakkına erişemeyen bu kız çocukları için eşit istihdam koşullarından söz edemezsiniz.

Sadaka değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz. Nafakanın süresine kafa yormak yerine kadın yoksulluğunun önüne geçmenin yollarına kafa yorulursa sorun kendiliğinde çözülmüş olacak.

Bu yazı ilk olarak 19.02.2019 tarihinde Gazete Duvar’da yayınlanmıştır.