Berber kelimesi Venedikçe “sakal traşı yapan kimse” anlamına gelen barbièr sözcüğünden türemiş. Kuaför (“coiffeur”) sözcüğü ise “saç kesimi” anlamına gelen coiffe sözcüğünden. Etimolojik kökenden baktığımızda: erkekler sakallarını, kadınlarsa saçlarını kestirmek için bu kişilere başvuruyor. Aslında insani basit bir ihtiyacın bir başkası tarafından giderilmesinden başka bir konu değil. Gel gelelim kadınlar açısından bu saç ve kuaför mevzusunun başka derin anlamları da var.

Saç bir kadınlık/dişilik sembolüdür. Erkeklerin saçı kısadır, kadınların uzun. Hatta kadının saçı uzun, aklı kısadır. (!) Toplumsal normlar açısından erkeğin kısa saçlı olduğu kabul edilir. Kamu personeli kılık kıyafet yönetmeliğinde erkek memurlar saç uzatamaz. Askeri mevzuattaki saç düzenlemelerine hiç girmiyorum bile. Erkeğin saçının uzunluğu işini gereği gibi yapmasına engel mi teşkil eder? Bu durumda kadın memurların saçını uzatması neden hoş görülür? Yine cinsiyetsizleştirilmesi gereken bir mevzuat örneği daha.

Herhangi bir kuaför salonuna girin saçlarla ilgilenen çalışanların yarısından fazlasının erkek olduğunu fark edersiniz.

Bunun yanında saçınızı emanet ettiğiniz kuaförlerin ekserisi erkektir. Toplumsal cinsiyet anlamında bu konu oldukça ilginç. Bir taraftan tamamen kadın baskın bir sektörde yer alan, esasen mevcut kalıplar dahilinde hiç de “erkeğe ait” görünmeyen bir alanda, ciddi bir erkek dominasyonu vardır. Herhangi bir kuaför salonuna girin saçlarla ilgilenen çalışanların yarısından fazlasının erkek olduğunu fark edersiniz. Saç ciddi bir meseledir. Ağda salonlarında manikür yapılabilir ama saç konusuna girilemez, saç uzmanlık ister. Bu kadar kadın odaklı bir meslekte dahi daha üst pozisyonda çalışan erkektir.

Kuaförler her şeyden önce birer iktidar odaklarıdır. Kadın olarak saçınızı, kaşınızı, tırnağınızı, düzenli olarak büyüyen, değişen, dönüşen tüm uzuvlarınızı bir profesyonele emanet etmeniz beklenir. Yine pek tabi kadın bedeninin toplumsal inşaası karşımıza çıkar. Kadının “güzelliği” üzerine çalışır kuaförler. Bu güzellik algısı da kadının kendisini nasıl hissettiği değil “nasıl olması gerektiği” üzerine kurulur muhakkak. Sezonun moda kesimleri, moda renkleri, hatta moda bakımları vardır. Kendinizi uydurmanız gereken kalıp güncellenen şekilde karşınıza çıkar.

“Saçlarının uçları çok kırılmış, nasıl bakım yapıyorsun?”

Tek tırnağın ucuna yapılan nazar boncukları, doğru renk tonunu tutturmak için defaatle ve saatlerce zaman ayrılması gereken seanslar, kaş boyaları, kirpik permaları hep kadınlara sunulur. Bu hizmetlerin pek çoğu da erkekler tarafından geliştirilir. Berberlerde erkeklere “saçlarının uçları çok kırılmış, nasıl bakım yapıyorsun” dendiğini duymazsınız. Kadın bedenine yöneltilen bu “düzeltilmesi gereken kusur” algısı üzerinden beden inşa süreci başlar. Daha da önemlisi bu süreci erkekler başlatır, erkekler yürütür.

Öte yandan kuaförlerde saçlarını yaptıran kadınlara erkek kuaför tarafından bir iltifat serisi başlar. Hatta biten saç salondaki diğer erkek kuaförlerin de onayına sunulur. O erkek kuaförün de “aa çok güzel oldu, bu saç size çok yakıştı” iltifatları ile kahramanımız uğurlanır. Kadın kuaförlerinde ekseri erkeklerin çalışıyor olmasının böyle bir iş tanımından da kaynaklandığını sanıyorum. Kadınların kendilerini “erkeklere beğendirme” kaygısı üzerinden oluşmuş bir ön kabulün sonucu.

Sık kuaföre giden kadın depresyondadır.

Gariptir ki sık sık kuaföre giden, devamlı saçlarını değiştiren kadınların depresyonda olduğu sonucuna varılır. Kuaföre gitmek kadının “kendisini şımartması” olarak algılanır bir çok halde. Bu tümevarımdan anlarız ki sık sık şımartılmaya ihtiyaç duyan kadın depresyondadır. “Her şeyin bir dozu var.” Kadının “dişilik bakımı” adına üstüne düşeni yapması kafi miktarda olduğu müddetçe alkışlanır, toplumsal güzellik normlarına kendini uydurduğunda takdir edilir. Fazlası hoş görülmez.

Saçının ucu bile kırılan, kaşı bile küsen narin kadınlar yaratan kuaförler cennetinden, dedikodulu berber ortamlarına selam olsun.

Bu yazı ilk olarak 20.12.2018 tarihinde Dijital Topuklar sitesinde yayınlanmıştır.