Hemen o elindeki Whatsapp grubunu yere bırak ve sakince uzaklaş.
Bir öğretmen veli whatsapp grubu kurarken çocuğun annesini ekler, aile hekimliği hemşiresi takibini yaptığı bebeğin aşı hatırlatmasını yapmak için anneyi arar. Peki ama bu çocukların birer de babaları yok mu? Bu yazı velilerin hep anneler olarak algılanması ve yol açtığı felaketler üzerine..
İlk akla gelen müşküliyet hiç şüphesiz anne üzerinde oluşan yük olacaktır. Bebek dediğin kafasını yastığa gömüp kendini boğmasın diye başında beklediğiniz bir canlı, öylesine korumasız, öylesine bakıma muhtaç. Bebeğin özellikle ilk iki yılı çokça zaman ve emek isteyen bir süreç. Bu şartlar altında böylesine savunmasız bir canlı üzerindeki tüm sorumluluk kendisine yüklenmiş olan kadın hiç kuşku yok ki bu dev sorumluluğun altında ezilecektir. Tek canıyla iki kişilik bir hayatı sırtlanmaya uğraşacaktır. Gelsin sürmenaj anneler, gelsin ihmal edilmiş çocuklar..
Babasız bırakılan çocuklar cenneti
Bunun yanı sıra (bazı tembihli pedagogların dayatmaya çalıştığının aksine) ebeveynlik gibi bir sorumluluğu sadece anneye izafe ederek anneyi ağır yükler altına soktuğumuz gibi çocuğu da babasız bırakmış oluruz. Burada üstünde durmaya çalıştığımız annenin yardıma değil esasen bebeğin babaya ihtiyacı olmasıdır. Varolan ebeveynin yokluğuna itilmiş bu aile modelinde çocuk her halükarda babasız kalmaktadır.
Bebek bakımını annenin görevi olduğunu düşünmediğini iddia eden pek çok insan bebeğiyle ilgilenen babaya “karısına çok yardımcı” iltifatını yapıştırır. Kurduğu cümlenin altını düşünmeden. Bir kadın çocuklarıyla güzelce ilgilenebildiğinde bunun için herhangi bir takdir cümlesi kurulmazken, bir erkek için aynı durum söz konusu olduğunda bu bir takdir sebebidir.
Bu imkan sağlanmasaydı kreşe gidemeyecek olan çocuğa bakması gereken, toplumsal algıda her zaman annedir.
Şirketlerde kreş açma zorunluluğuna dair hukuki düzenleme, “kadın istihdamının önünü açan bir gelişme” olarak sunulur. Kadına üstlenmesi gereken bir yükümlülük bakımından bir kolaylık sağlanmaktadır. Ne de olsa bu yükümlülük annenindir. Dolayısıyla bu kolaylığın aslında babaya da sağlanıyor olması üzerinde hiç düşünülmez. Neticede eğer bu imkan sağlanmasaydı kreşe gidemeyecek olan çocuğa bakması gereken, toplumsal algıda her zaman annedir.
Son olarak bu tek ebeveynlik algısındaki bence en büyük sorun, işin devamında babanın kendisini çocuğunun ebeveyni olarak görmemesine yol açması sorunudur. Toplum bu sorumluluğu babaya yüklemez ve birçok baba da bu konfordan yararlanır, sorumluluğu üstüne almaz. Daha ileri boyutta çocuğuna yabancılaşır ve hatta düşmanlaşır. Geçtiğimiz günlerde bu ülke bir babanın iki çocuğunu öldürüp komşulara “annesine haber verin, çocuklarıNI öldürdüm” demesiyle sarsıldı. Herkes hayretler içinde “bir baba çocuğuna bunu nasıl yapabilir” diye düşünürken aslında olayın içinde nasıl olduğu ortadaydı. Baba kurduğu cümleyle dahi çocukların “annesine ait” olduğunu düşündüğünü dile getirmekteydi. Kadının canını yakmak isteyen erkek onun en canına saldırdı, çocuklarına. O çocuklardan öylesine bir uzaklaşma, öylesine bir yabancılaşma. Bunu düşündürten safi kendi iradesi değil, toplumdaki bütün diğer kalıplardı, muhakkak.
İnsan yavrusu iki kişiyle yapıldığından iki kişiyle de bakılmalıdır. Anaları yalnız, bebeleri babasız, babaları çocuksuz bırakan zihniyete inat tüm toplumsal kodlamalardan kendini sıyırabilmiş güzel babalara selam olsun.
—
Bu yazı ilk olarak 22.01.2018 tarihinde www.necibe.com sitesinde yayınlanmıştır.