Havva Adem’i kışkırtıp o elmayı almasına sebep olmasaydı bugün hepimiz mutlu mesut cennette yaşıyor olacaktık.
Kadınlara yetişkin olma rolü yüklendiğini, anne olunca ebeveyn olmanın otomatik gerçekleşmesi beklendiği fakat babaların “çocuk” kalmasının mazur görüldüğü bir toplum olduğumuzu daha önce konuşmuştuk. Kadınların olgun olması beklenir, “hanım” olması beklenir. Çocukluktan itibaren tedbirli, sakin, yavaş oyunlar oynaması teşvik edilir. Yetişkin olmaları yolunda en başından eğitilir kadınlar. Ve tabi ki yetişkin olmanın getirdiği sorumluluklar vardır. Esasen yetişkin olmak zaten sorumluluk almak demektir.
Yetişkin olmama durumunda sorumluluk alma da yoktur. Sorumlu olmak eylemlerinin sonuçlarını üstlenebilmeyi gerektirir.
Öncelikte tersten düşünüp yetişkin olmamanın yol açtıklarını düşünelim. Yetişkin olmama durumunda sorumluluk alma da yoktur. Sorumlu olmak eylemlerinin sonuçlarını üstlenebilmeyi gerektirir. Sorumluluk yetişkinlerindir, eylemlerinden sorumlu olan yetişkinler olduğuna göre olağandışı bir eylem yaptıklarında suçlanması gereken de yine yetişkinlerdir. Yetişkin olamayan birey kendini suçlamaz, eylemlerinin sonuçlarını üstlenmez, kendinde sorumluluk aramaz; günah keçisi arar.
Yetişkin olan/olması beklenen kadındır
Yine cinsiyetçi medya okuması yaparsak hemen göze çarpacaktır: yetişkin olan kadındır ve kadın eylemlerinden sorumludur. Öte yandan erkeğin işlediği bir kusurun altında mutlaka bir kadının hatalı bir eylemi vardır, tıpkı hata yapan çocuğun hatasının altında bir ebeveyn yanlışı olduğu gibi. Aile içi şiddete maruz kalan hatta öldürülen kadın muhakkak bu cezayı hak edecek bir şey yapmıştır, muhakkak bir sebepten sorumludur. Kocasının hoşuna gitmeyecek bir kıyafet giymiştir, görüşmesini istemediği biriyle görüşmüştür. Kadın bir ilişkide eziliyorsa hakkını aramadığındandır. Erkek zaten erkektir, öyle davranacağı malumdur, inisiyatif alması gereken kadındır. Kadına idare etme görevi verilmiştir, etmediğinde sonuçlarına da katlanacaktır.
Geçenlerde Ortadoğu Rulman Sanayi Tic. A. Ş.’nin işçi eşlerine verdiği “öfke yönetimi” eğitimi çok konuşuldu. Evrensel’in haberine göre işçi eşlerinden birinin konuya yorumu zaten bence her şeyi özetliyor: “Herhangi bir kişisel gelişim kursu veya seminer olduğu zaman işçilere veriliyor. Öfke yönetimi olunca konu bize dönüyor. Neden? Çünkü bizim paşalar öfkelenecek, esip gürleyecek, ama biz insan olmadığımız için öfkelenmeyeceğiz, öfkelenmediğimiz gibi o öfkeyi yumuşatmakla da sorumluyuz. Allah muhafaza, karşılık falan verirsek ailemiz bölünür. Sorumlusu biz oluruz.” Çünkü erkeğin öfkesini yönetmek, eylemlerinden sorumlu olmak gibi bir rolü yoktur. Bu rol kadına aittir. Yetişkin olan kadındır.
Tam da bu noktadan hareketle eklemek isterim ki “Zaten kadın dediğin kibar olur. Hanım olur. Ağır olur. Ağzına geleni söylemez. Alttan alır.” Biraz derinine indiğinizde kibarlık öğretilerinin altında da cinsiyetçi kalıplar bulmak mümkün. Erkeklere kibar olması öğütlenmez, küfür etmesinden rahatsız olunmaz. Sadece kadınlarla ilişkisinde kibarlık beklenir. Hayatın her alanında kibar olması gereken kadındır.
Bu ülkede hatta evrende kadının suçlanması, hayatta olup biten tüm olumsuzluklardan kadının sorumlu tutulması yeni değil. Hatta oldukça eski. Dönün düşünün. Cennetten neden kovulmuştuk?
—
Bu yazı ilk olarak 20.11.2017 tarihinde www.necibe.com sitesinde yayınlanmıştır.