Çocuklarımızı yetiştirirken toplumsal cinsiyet kodlamalarından ne kadar etkileniyoruz. Haklı gerekçesi olmayan kalıplarla çocuklarımızı büyütmemiz ne kadar doğru?
Geçenlerde çalıştığım bir dosya üzerinde kırmızı oje izleri gördüm, birinin elinden bulaşmış. Daha önce dosyanın bir kadının elinden geçmiş olduğu zihnimde canlandı hemen. Toplumsal cinsiyet rolleri dediğimiz kavramlar biraz da bunlar: Ojeyi kadınlar sürer. Kadınlar etek giyer, makyaj yapar, topuklu ayakkabıyla dolaşır, saç uzatır, toka takar. Çok da anlaşılamayan şöyle noktalar var: tüm bunlar tarihsel olarak ne kadar geçerli, ne kadardır zamandır var ve esasen neye hizmet ediyor?
Bilindiği üzere ulus devletlerin inşa sürecinde militarist bir topluma sahip olmak, “vatansever”, savaşmaya hazır insanlar yetiştirmek ekstra önem kazandı. Erkek; güçlü, koruyan, şövalye figür. Bu erkeğin masaya yumruğunu koyması, sözünü geçirmesi, gerektiğinde canını feda etmesi gerekiyordu. Ve modern orduyla uyumlu şekilde de kısa saçlı olmalıydı. Polat Alemdar, Ezel vesaire bu vizyonun karakterleridir. Öte yandan uzun süre Yeşilçam’da Kartal Tibet’in canlandırdığı Tarkan figürünü düşünün, kurtların yetiştirdiği kahraman Türk yiğidi, saçı uzundur. Herkül tiplemelerini düşünün, Tanrının oğlu, yarı ölümsüz savaşçı, çoğu tiplemesinde saçı uzundur. Hz. İsa’nın hemen her sanat eserinde saçı uzundur. Bunlar popüler anlamda “erkekliklerinden” şüphe etmediğimiz karakterlerdir ve saçlarının uzun olması sebebiyle de “erkeklikleri” sorgulanmamıştır. Konjonktür dediğimiz tam da böyle bir şey.
Bugün erkek çocuğunuzun saçını uzatmaya kalktığınızda toplumun aşırı tepkisiyle karşılaşırsınız. En çok da “kız gibi olmuş, çocukta cinsiyet karmaşası yaratma” derler. Oysa modern anlamda insan türü yüzbinlerce yıldır var ve cinsiyet benliği halihazırda zaten oluşmuş durumda. Hem de iddia edildiğini aksine saçla tokayla değil. Uzun saç ne zamandan beridir kadınlara mal edilmiş bir özelliktir? Cinsel benliğin maksimum son 100 yıldır ortaya çıkan dışsal görüntü kalıplarıyla sarsılması ne kadar mümkün? Bir çocuğun ebeveynleri küçükken saçını uzattı diye cinsel kimlik/yönelim değişebilir mi?
18. yüzyıl Fransa’sında topuklu ayakkabıyı erkekler giyer. Keza erkektir boyunun uzunluğuyla çalım yapacak olan. Bugün de mevcut hükümetin öve öve bitiremediği, dillere destan imparator Yavuz Sultan Selim küpe takar. Herkesin bildiği üzere geleneksel İskoç kıyafetinde eteği erkekler giyer. Bütün bu topuklu ayakkabı giyme, küpe takma, saç uzatma “yakıştırmalarının” altında esasen bir alt metin vardır, açıp okunması gerekir. Bakımlı olma, kendini süsleme, kendini beğendirme gerekliliği edilgen bir “obje” olması sebebiyle kadına yüklenmektedir. Öte yandan “seçen” ve “kararı veren” özne olan erkeğin böyle kaygılarının olması beklenmez, erkeğin kendini beğendirmesi gerekmediğine göre bakımlı olmasına da ihtiyaç yoktur.
“Kadınların erkekleşmesi, erkeklerin kadınlaşması” bir kıyamet alameti olarak görülüyor. Patriarkadan beslenen kapitalist çarkın 20. yüzyılda inşa ettiği cinsiyet rollerine harfiyen uyulması salık veriliyor. Bu kalıplar birçok açıdan birçok ideolojiyi besliyor. “Erkek adam”, “hanım kız” kalıplarının birebir tezahürleri. Herhangi bir cinsiyet kalıbını tekil olarak değerlendirdiğinizde, özgülendiği cinsiyete yüklediği nimeti ve külfeti bir arada okuduğunuzda maksadını anlamak çok da zor değil.
Bu vesileyle tekrar etmek gerekir; kız/erkek çocuk yetiştiren tüm ebeveynler; bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler.
—
Bu yazı ilk olarak 24.12.2017 tarihinde www.necibe.com sitesinde yayınlanmıştır.