Ne eksik, ne fazla. Kadınlar muhteşem güçlü varlıklar da değildir, narin kırılgan çiçekler de. Kadınlara atfedilen bunca iyi (!) özellik esasen iyiliğine hizmet etmez.

Kadınlar yüzyıllardır maruz kaldıkları pasifize edilme çabalarına karşı ayaklanıyor, var olduklarını ispat etmek için kadın olmaları üzerinden güçlülüklerini de ispata girişiyorlar. Özellikle 8 Martlarda şahlanan, kadınların erkeklere göre ne kadar daha güçlü, ne kadar daha yetkin olduğu üzerine yapılan söylemler de bu duruşun birer ürünüdür ve esasen netice itibariyle kadına gereğinden fazla sorumluluk yükler.

Toplum asırlardır erkekler tarafından yönetilip erkekler tarafından şekillendiriliyor. Toplumun öznesi erkekler görüldüğünden kadınlara ancak erkeklerin sahipliği altında yer almak kalır. Örneğin, evli olduğunuz noktada bir erkek tarafından “sahiplenilmiş” olursunuz. Dolayısıyla diğer erkeklerin saldırılarından görece korunma imkanınız mevcut. Fakat o diğer erkekler size değil, sahibiniz olan erkeğe saygı duyduklarından uzaklaşırlar. Bir erkeği reddetmek için onunla ilgilenmediğinizi söylemek, “erkek arkadaşım var” cümlesi kadar güçlü etki yaratmaz. Benzer şekilde bir erkeğe yaptığı “ahlaksız” bir davranışı eleştirmek için “senin anan bacın yok mu” denir. Bu aslında şu anlama gelir “senin malına aynı şey yapılsa ne hissedersin, o kadının sahibi erkeğin neler hissettiğini bir düşün”. Yine hikayedeki kadın değil kadının sahibi erkek üzerinden davranışların şekillendirilmesi salık verilir.

Ceylan bir kadın ismiyken, Aslan bir erkek ismidir. Hayvanlar üzerinden dahi ne kadar güçlü ve saldırgan oldukları dikkate alınarak cinsiyet tanımlaması yapılır.

Kadın birey olarak tanınmadığı toplumda pembelere sarılı, minnoş, nazik resmedilir. Mesela düşünün Ceylan bir kadın ismiyken, Aslan bir erkek ismidir. Hayvanlar üzerinden dahi ne kadar güçlü ve saldırgan oldukları dikkate alınarak cinsiyet tanımlaması yapılır. “Kadınlar çiçektir” safsatası kadınları narin, kırılgan ve en önemlisi “korunmaya muhtaç” olarak resmeder. Bu korunmaya muhtaçlık durumu da erkek egemenliğine, erkeklerin kadınlar üzerinde hegemonya kurması kültürüne alan açar. Kanımca kadının erkeklerden daha güçlü olduğu yönündeki tüm o sloganlar da bu bakış açısına bir isyan olarak ortaya çıkıyor. Tüm bu şerait dahilinde kadın bir obje olmadığını, güçlü olduğunu, var olduğunu ispat etme gayretine giriyor. Fakat sistem bu başkaldırıyı da lehine çevirmekte gecikmiyor.

Bir zamanlar çok popüler olan “çocuk da yaparım kariyer de” sloganı örneğin, tam olarak bu düsturun ürünüdür. Bir kadının aynı anda hem başarılı bir iş kadını, hem iyi bir anne, hem hamarat bir ev hanımı, hem kocasını baştan çıkaran seksi bir eş olması salık verilir. Bu kadın profilinin en çok kime faydası var? Dikkat ederseniz bu söylemin bir erkek ağzından yazıldığını görmek hiç de zor değil. Kadınlar tüm bu sıfatları aynı anda taşımaya uğraşır, bu yük altında ezilir de ezilir. Oysa erkeklere yönelik benzer bir baskıyı hiçbir şekilde göremezsiniz. Örneğin, çok çalıştığı için çocuklarını ihmal eden bir baba için “zaten çocukları için çalıştığından” bu durum bir utanç vesilesi değil bir gurur vesilesi olarak görülür. Ev işleri zaten erkeğin görevi değildir, olsa olsa “yardım eder”, bir lütufta bulunur. Eşini baştan çıkarmak gibi bir görevi de katiyen olmaz, zaten namuslu evli kadınlar baştan da çıkmazlar(!).

“Babanız yorgun çocuklar ilişmeyin” cümlesi çoğu kez sadece babaya söylenir, anneler nazlanamaz.

Batıda kadına yüklenen bunca rolü bir sendrom olarak adlandırmışlar: süper kadın sendromu. Yukarıda bahsettiğimiz şekilde aynı anda her işi yetiştirmeye, her yere yetmeye çalışan kadın günün sonunda tükenmiş olur. Kadının böyle hissetmesinin altında yapması gereken işler konusunda sürekli olarak kendisinden bir mükemmellik beklentisi yatar. İş yerinde kadının mevcut pozisyonunu koruması için bir erkekten daha çok çalışması, kendini ispat etmesi gerekir. Evde “fedakar, cefakar” anne olması beklenir, kendi kişisel ihtiyaçları sebebiyle ev içi yükümlülüklerini (ki bu yükümlülükler çoğu senaryoda sadece kadına yüklenir) ihmal ettiği noktada sorumsuz addedilir. “Babanız yorgun çocuklar ilişmeyin” cümlesi çoğu kez sadece babaya söylenir, anneler nazlanamaz.

Kadın insandır. Her insan gibi kimi güçlü, kimi zayıf yönleri vardır. Toplum içinde erkeklerden daha zor bir hayata maruz kaldıklarından muhakkak daha idmanlı ve yer yer daha güçlü durabildikleri yerler vardır. Fakat bu durum katiyen kadınlara daha çok yük yüklenmesinin mazereti olamaz. Bu ancak kadınlara kurulmuş bir tuzak olabilir.

Kadın insandır. Kimi kadın narindir, kolay incinir. Kimisi daha duygusal, kimisi daha rasyoneldir. Tıpkı erkeklerin çeşit çeşit kişiliklere, duygu durumlarına sahip olabileceği gibi. Bu durum cinsiyet üzerinden değil insan özelikleri üzerinden şekillenir.

Söylemin rahatsız ediciliğine çok güzel örnek teşkil eden çok sevdiğim bir sloganla bitireyim: Kadın kadındır, çiçek babandır.

Bu yazı ilk olarak 10.03.2018 tarihinde www.necibe.com sitesinde yayınlanmıştır.