Her 8 Martta bir grup insan “kadınlar günü”nü kutlarken diğer bir grup “emekçi kadınlar günü”nü kutlar. 8 Mart’ın son yıllarda 14 Şubat’laştırılması, alışveriş ve indirim günleriyle özdeştirilmesi elbette ki günün anlamını sarsmakta ve eleştiriyi hak etmektedir. Fakat kadınlar gününün başına “emekçi” sıfatı eklenerek yapılmak istenen emekçi olanlar ve olmayanlar arasında bir ayrım yaratmak değil midir? Bir başka önemli soru: Emekçi olmayan kadın var mıdır?
Bilindiği üzere kadınlar gününün tarihinde bir kadın işçi eylemi yatar. 8 Mart 1857’de New York’ta bir grup dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle çalıştıkları tekstil fabrikasında greve başlar, ancak polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve arkasından çıkan yangında 120 kadın işçi hayatını kaybeder. Bu hikâyeden yola çıkarak Birleşmiş Milletler koordinasyonunda çeşitli ülkelerde 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlanır. Kadınlar gününü oluşturan arka planda bir proleter eylem yatmasından mütevellit bir grup bu günün başına “emekçi” sıfatını eklemekte ve kadınlar gününün tüm kadınlara izafesi bir anlamda engellemektedir.
Kadınlar “çalışıyor musunuz” sorusunu, “hayır”la yanıtlayıp, “ev hanımıyım” diye devam ederler. Bu durumda çalışmıyor olurlar.
Öncelikle emek kavramının anlaşılma biçimiyle ilgili kimi noktalara açıklık getirilmesi gerekir. Kadınların görünmeyen emeklerinin sömürüsü feminist hareketin başlıca tartışma noktalarından biridir. Kadınlar “çalışıyor musunuz” sorusunu, “hayır”la yanıtlayıp, “ev hanımıyım” diye devam ederler. (Ayrıca dikkat edin bir erkek eğer yetişkinse ona kimse “çalışıyor musunuz” diye sormaz, onlar zaten çalışırlar, çalışmak kadınlar için olağanın dışında görüldüğünden bu soru sadece kadınlara yöneltilir.) Ev hanımı olarak adlandırılan “görev tanımı” dahilinde, ev temizliğinden yemek yapımına, ütü yapmadan çocuk bakımına bir çok iş kalemi bulunmakta ve bu işlerin “evin hanımı” tarafından yapılması sebebiyle ortaya çıkan nakdi fayda göz ardı edilmektedir. Bu görünmez emek böylece değersizleştirilmekte ve kadının zaten varoluş amacı olarak yapması gereken eylemler bütünü olarak içselleştirilmektedir. Emekçilik müessesesindeki eksiklerden en yaygını bence bu husustur.
Emekçi olmayan kadın, kadınlar gününü kutlamasın mı?
İkinci olarak kadınlara bir gün tayin edilmesi konusundaki esas gayenin cinsiyetler arası fırsat eşitsizliği ve adaletsizliğin önüne geçilmesi olduğunu düşünüldüğünde; “emek” kavramı üzerinden bir ayrım yapmak anlamsızlaşır. Keza kadın cinsiyetinde doğmuş olmak toplumsal olarak cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalmaya yeterli olduğundan bir kadının emekçi olup olmaması hak koruması açısından bir ayrım teşkil etmez. Diğer bir ifadeyle bir kadın emekçi olmasa dahi (emekçi olmama meselesini; yaşam giderlerini kendisi karşılamadığı gibi hayata dair herhangi bir katma değeri, herhangi bir üretimi olmaması olarak tanımlayabiliriz), sadece kadın olmuş olması sebebiyle kadınlar gününün bir muhatabıdır.
Kadınlar gününün kapsayıcılığından söz etmişken mutlaka eklenmesi gerekir ki cinsiyet kavramı yalnızca biyolojik cinsiyetle açıklanamayacak kadar karışıktır. Erkek bedeninde doğmuş ve fakat kadın cinsiyetinde olan trans-kadınlar, cinsiyet değiştirme ameliyatı geçişmiş olup olmamaları önem arz etmeksizin kadındırlar ve kadınlar gününün öznesi olarak muhatabıdırlar. Hatta yeri gelmişken bir ilginç ve esasen çok malum bir bilgi daha vereyim, trans kadınlar kadın olduklarından, trans kadınlarla ilişkiye giren erkeklerin de eşcinsel olması gerekmez.
Emekçi olan olmayan, trans ya da biyolojik, tüm kadınların kadınlar günü kutlu olsun.
—
Bu yazı ilk olarak 07.03.2018 tarihinde www.necibe.com sitesinde yayınlanmıştır.