Kadın bedeninde olan şeyler kadını ilgilendirir.
“Benim bedenim benim kararım” son zamanların kürtaj tartışması konusundaki en iyi sloganıdır kanımca. Kürtajın yasaklanması teknik olarak mümkün değil. Hukuken yasak kılınan sadece tıbben güvenli koşullarda kürtaj yapılması olabilir. Kürtaj yaptıracak kadın merdiven altı olsa da yine bir yolunu bulur. Bu durumda devlet kürtajı yasaklayarak esaslı yükümlülüklerinden biri olan vatandaşın can güvenliğini / beden bütünlüğünü korumayı ihlal etmiş olur. Dolayısıyla bence kürtajın yasak olması zaten tartışma dışı bir husustur.
Türkiye’de “isteğe bağlı kürtaj için” yasal süre 10 haftadır. Kimi ülkelerde 8, kimi ülkelerde 12. haftaya kadar kürtaj yapılması mümkündür.
Kürtaj düzenlemesi üzerindeki ikinci ayrıntı kürtajın kaçıncı haftaya kadar yasal olacağı üzerinedir. Türkiye’de “isteğe bağlı kürtaj için” yasal süre 10 haftadır. Kimi ülkelerde 8, kimi ülkelerde 12. haftaya kadar kürtaj yapılması mümkündür. Döllenmiş bir yumurta olan fetüsün 10. haftada kalp atışları duyulmaya başlar. Kutsal kitaplarda bu durum “ruh üflenmesi” olarak ifade edilir. Türk hukukunda hak ehliyeti sağ ve tam doğumla başlar. Cenin henüz doğmamış olduğundan hukuken yaşam hakkına dair bir hak ehliyeti olduğundan da söz edilemez. Öte yandan 2 menstüral dönem adet görmeyerek gebe olduğundan şüphelenecek kadar süreye sahip kadının karar aşaması da düşünüldüğünde ve bahsettiğimiz diğer sebeplerle birlikte değerlendirildiğinde 10 haftalık sürenin makul olduğu kabul edilebilir. Yine de her tekil durum özelinde ayrıca değerlendirilme esas olmalıdır..
Bekar kadının bebeğine devlet zorluk çıkarmaz
Türkiye’deki kanun koyucunun kürtaj hakkının kullanım süresi konusundaki tutumu şüphesiz isteğe bağlı kürtaj konusundadır. Oysa “tıbbi kürtaj” olarak nitelendirilen, annenin hayatının/sağlığının tehlikede olduğu gebelikler, bebeğin hayatının/sağlığının tehlikede olduğu gebelikler bakımından bir süre şartı öngörülmemiştir. Anne adayının hayatı/sağlığı söz konusu olduğunda hukuken yorum yapabilmek görece daha kolaydır. Neticede hukuken hak ehliyeti başlamış olan anne adayıdır. Öte yandan bebeğin sağlığı konusundaki kürtaj nedenleri oldukça muğlaktır. Örneğin down sendromlu olduğu gebelikte tespit edilen fetüs konusunda kürtaj hakkının kullanılması (heyet kararı olduğu sürece) süreye tabi değildir. Bu durum etik açıdan ne kadar uygun? Down sendromlu olmak yaşam hakkının elinden alınmasına gerekçe oluşturabilir mi? Tam da bu noktada sormak gerekir, devletin kürtaj yasağı konusunda esas ilgilendiği insan hayatı mıdır, yoksa ekonomiye katkı sağlayacak şekilde bedensel olarak sağlıklı bireylerin doğması mıdır?
Kürtaj düzenlemesi konusunda bir diğer anlaması güç detay evli kadının kürtaj hakkını kullanırken kocasından rıza almak zorunda oluşudur. Bekar kadın içinse böyle bir rızaya ihtiyaç duyulmaz. Zaten devlet p.ç istemediğinden bekar kadının kürtaj hakkını kullanmasını da kolaylaştırmış diyebiliriz. Bekar kadın için rıza alınacak babanın bulunması zor diyebilirsiniz. Bu bakış açısı ile düzenlemenin evli kadının bebeğinin babasının kocası olduğu varsayımı üzerine kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz.
Kaldı ki zaten esas olan bekar olsun evli olsun, baba belli olsun ya da olmasın; kadının kürtaj hakkını kullanırken kimseden rıza almamasıdır. Gebelik, doğum ve kürtaj kadın bedeni üzerinde gerçekleşir. Bu durumda bebek sahibi olup olmama konusunda kadın tek başına karar merciidir. Kimse kusura bakmasın. Erkek bebeği istemediği halde doğuran kadın, bebeğin bakımını her açıdan tek başına üstlenmek zorunda kalır mı, zaten mevcut düzende her halükarda kalmıyor mu? Bunlar başka tartışmalar ki bence hukuken özel hayatın bu derece ayrıntılı düzenlemesi de ekstra totaliter bir tavırdır.
Sonuç olarak; bebeği karnında taşıyan, kendi bedenindeki kaynaklarla var eden, doğuran, bir ihtimal emziren, tüm bunları kendi bedeni ile yapan kadın; bedeni üstündeki tek yetkili kişi olması sebebiyle kararı verecek tek kişidir. Bebeğin doğmasına da doğmamasına da kadın tek başına karar vermelidir. Dolayısıyla çocuğu olmasını çok isteyen baba adayları bir zahmet anne olmak isteyen diğer dişilerin peşine düşsünler. Ama erkek baba olmak istemese de bu konuda söz hakkı olmuyor diyenlere de “fıtrat” demekten başka çare kalmıyor. Erkek bedeninde gebelik ve doğum mümkün kılınana kadar: kadının bedeni kadının kararı.
—
Bu yazı ilk olarak 04.12.2017 tarihinde www.necibe.com sitesinde yayınlanmıştır.